25 Eylül 2012 Salı

Atom Bombasinin icadi

ATOM BOMBASI

İlk atom bombası Hiroşima kentinde patladı. Bu patlamayla 140.000 kişi bir anda yok oldu.
 Bir o kadarı da yaralandı. Bununla da yetinmeyen ABD, 3 gün sonra yani 9 Ağustos
1945'te bu sefer Nagasaki 'ye kinini kustu. Bombanın muhatabı bu sefer Nagasaki'li  masumlardı. Bu patlamayla da 80.000 kişi öldü.


Atom Bombası 'nın fiziksel olarak icadı 1911 yılında gerçekleşmesine rağmen, gücü ve
etkileri 1930'lu yılların sonuna kadar anlaşılamadı. Atom enerjisinin silahlarda
kullanılmasını ilk olarak düşünen ve kısmen uygulayan Almanlardır. 1939 Ağustos'ta
fizikçi Albert Einstein bir mektupla başkan Roosevelt'i uyararak, Atom Enerjisi'nin
 Dünya üzerindeki en etkili güç olduğunu belirtti. Bu mektup üzerine ABD, Manhattan
Project olarak bilinen, gerçekte Atom Enerjisinin insanları nasıl öldürebilir hale
getirilebileceği, doğa ve çevreye nasıl daha fazla zarar verebileceğini araştıran
projeyi başlattı. 1945 yılında Manhattan Proje'sine bağlı olarak çalışan 40 laborotuvar
ve 200.000 bilim adamı bulunmaktaydı. Bu sayı o sırada ABD'deki tüm makine sektöründe
 çalışan işçi sayısından bile fazlaydı. 16 Temmuz 1945'te Manhattan Projesinin ilk
meyvesi olan "Fat Man" isimli ilk atom bombası New Mexico'nun Alamogordo bölgesinde
denendi. Bu yeryüzündeki ilk patlamaydı. Doğa atom enerjisi'nin korkunç yüzüyle ilk
defa karşılaşmış oldu. 2. Dünya Savaşı'nın neredeyse bitmesine rağmen Başkan Harry Truman
aslında Fat Boy'un denenmesinden çok önce bu bombayı Japonya üzerinde denemeye karar
vermişti. Hırs, öldürme isteği , kişisel bozukluklar ve intikam duyguları bunun başlıca
nedenleri arasında sayılabilir. Üzerinde bu kadar konuşulan, binlerce insanın hayatına
mal olan bu atom bombasının enerjisi nerden gelmekteydi? Atom'un çekirdeklerinde çok sayıda
proton ve nötron bulunan belirli atom türleri radyoaktiftir ve bunlar karasızdır.
Aniden parçalanabilirler. Başka atom türleri ise bir nötron ile bombalandıklarında
parçalanırlar. Bu olayda çekirdeğin kütle sayısı geçici olarak bir artar ve enerji
açığa çıkmak suretiyle, tüm çekirdek ikiye bölünür. Kütle numarası 235 olan bir
plütonyum türünün birer atomu bu şekilde bölünerek aynı zamanda ortama enerji de verirler.
 Uranyum 235 iki veya üç nötron, plutonyum 239 ise daha fazla nötron yayar. Atom bombasında
 ya uranyum 235 ya da plutonyum 239 kullanılır.

Bir nötron ile bombalandıktan sonra bu elementlerin bir atomu birçok nötron yayar ve zincir reaksiyonu oluşur. Atomların yeterli konsantrasyonda olmaları halinde bu nötronlar komşu atomlarla çarpışır ve onlar tarafından tekrar bombalanırlar.

Böylece komşu atomlarda fisyon oluşur ve daha fazla nötron açığa çıkar.
 Böylece devam eden zincir reaksiyonu gittikçe daha fazla nötron ve enerji üretir. Ortamın
uygun olması halinde sonuç olarak büyük bir patlama oluşur. Bir patlamaya yol açmak için
gerekli fisyon yapabilen malzeme miktarına kritik kütle veya tetikleme miktarı denir. Zincir
 reaksiyonu hemen başladığından bu malzeme her biri kritik boyutundan daha küçük parçalar
halinde tutulmaktadır. Bu parçalar kritik üstü büyük bir parçada birleştirilir ve patlama
anında nötronlarla bombardıman edilir. Fisyon yapan her atomun açığa çıkardığı enerji küçük
 olmakla birlikte, bu atomların milyarlarcasının toplam enerjisi patlamaya yol açar. Ancak
 bu enerjinin kütle eşdeğeri düşüktür. Örneğin Nagasaki'ye atılan bomba bir metal paranın
1/3 ağırlığına eşdeğer miktarda enerji açığa çıkarmıştır. Atom Bombası'nın enerjisi işte bu
zincir reaksiyonu ve Einstein'ın ünlü E = mc² formülüne dayanır. Hiroşima'ya atılan ilk bomba
 olan Little Boy'un içinde temel olarak iki Uranyum-235 parçacığı bulunuyordu. Klasik
bombalarda kullanılan bir tetik mekanizması ve barometre sayesinde bomba şehirden hedeflenen
yükseklikte olduğu anda patlatıldı. Ne olursa olsun, Atom Enerjisi'ni hala savunanlar olabilir.
İnsanlık yaşanılanları unutur ancak doğa hiçbir zaman sizleri unutmayacak ve affetmeyecektir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder